-A A+A

İnsaflı Ol - Doğru Bilinçlenmeye Giden Adımlar

Hamd, Allah’a mahsustur, ondan yardım ister ve bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayet ettiğini saptıracak, saptırdığını hidayete ulaştıracak yoktur. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur, O tektir ortağı da yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) onun kulu ve Rasûlü’dür. O risaleti ulaştırmış, emaneti eda etmiş, ümmetine nasihatte bulunmuş, Allah onunla (küfür) bulutlarını dağıtmış, bizlere gecesi gündüzü gibi olan doğru bir yol bırakmış -o yoldan sadece helak olmuşlar sapar-, kendisine ölüm gelinceye kadar Allah yolunda hakkıyla cihad etmiştir. Allah, ümmetine karşılık her bir Nebi’ye verdiği hayırlı mükâfatı ona da versin.

Bundan sonra;

Şu zamanda âlimler, mücahidler, ilim talebeleri ve Allah’ın diniyle amel eden diğer kimseler arasında ihtilaflar çoğaldı. Bunun için şu zamanda insaflı olmaya ihtiyacımız var özelliklede iyilikleri kötülüklerinden fazla olan kimselere karşı. Allah’ın diniyle amel edenlerden sadır olan bir hatadan dolayı onları değersizleştirmemiz ve insafsızlık yapmamız uygun olmaz, bilakis onlara haklarını vermemiz gerekir. İşte bu -ileride geleceği üzere- Allah (azze ve celle) ve Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bizleri teşvik ettiği adalettir.

İnsaf kelimesinin sözlük anlamını “Lisanu’l Arap” kitabında İbnü’l Münzir şöyle açıklamıştır: “İnsaf: kendi nefsinin yarısını vermektir” yani hak sahibi olduğun şeyin ayısını ona da vermendir vermektir.

Muhammed Kal’aci “Mu'cemu Lugati'l-Fukaha” kitabında şöyle demiştir: “İnsaf zulmün zıttıdır”.

Allah (azze ve celle) aziz kitabının bazı ayetlerinde insafa teşvik etmiş ve zulümden sakındırmıştır.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Konuştuğunuzda, akraba bile olsa sözünüzde adil olun” (En’am sûresi, 152. ayet meali).

İbni Kesir (rahimehullah) bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: “Allah (azze ve celle) amellerde ve sözlerde yakın ve uzak (akrabaya) karşı adaletli olmayı emretmiştir. Allah (azze ve celle) bütün durum ve zamanda herkes için adaleti emretmiştir.”

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder” (Nahl sûresi 90. ayet meali).

İbni Uyeyne (rahimehullah) şöyle demiştir: “Ali (radiyallahu anh)’a bu ayet soruldu cevaben şöyle dedi: adalet insaftır, İhsanda (iyiliği) çoğaltmaktır.” Bu haberi İbni Kuteybe “Uyûnü’l-ahbâr” kitabında zikretmiştir.

Bunun dışında zulümden sakındıran ve insafa teşvik eden ayetler çoktur.

İnsafın en yüksek derecesi kişinin kendi aleyhine de olsa insanlara karşı insaflı olmasıdır.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin” (Nisa sûresi, 135. ayet meali).

Buhari (rahimehullah) sahihinde Ammar bin Yasir’den kesinlik ifade eden bir sığayla şu hadisi zikretmiştir: “Üç şeyi her kim bir araya getirebilirse imanın tamamını elde etmiş olur: Kendi aleyhine de olsa insafı elden bırakmamak, herkese selâm vermek, darda iken dahi sadaka vermek”.

Dediğimiz gibi, Allah’ın dinine hizmet eden mutakaddim ve muteahirr âlimler de hatalarının bulunmasıyla beraber ilikleri de çoktur.

Ehli Sünnet ve’l-Cemaat çok insaflı kimselerdi. Özelliklede hataları olan kimselere karşı velev ki hasım olsalar da çok insaflı davranırlardı.

Bundan dolayı İbni Teymiyye (rahimehullah) “Der’u Te‘âruzi’l Akli ve’n Nakli” kitabında hakka muhalif ve bozuk görüşleri bulunan âlimlerden bahsederek şöyle demiştir; Onlardan bazılarının İslam için güzel gayretleri, mübarek iyilikleri, bidat ve sapıklık ehline reddiyeleri, sünnet ve din ehline olan yardımları açıktır. Onların halini bilen ve onlar hakkında insaf, adalet, doğruluk ve ilim çerçevesinde konuşan kimse için bunlar gizli değildir.

Ancak o (âlimler) başlangıçta kendi asıllarını mutezileye bina ettiler. Bu alimlerin yanında Mutezile,  akıllı ve fazilet ehli kimseler olduğundan ötürü onların esaslarına tutundular, reddettiğini reddettiler. Bu sebepten dolayı din ve ilim ehli müslümanların kabul etmediği sözler o âlimlerden sadır oldu. Bunun akabinde insanlardan bazısı o âlimleri faziletleri ve iyiliklerinden ötürü yüceltmiş, bazıları da batıl ve bidat sözlerinden dolayı kötülemiştir. İşlerin en hayırlısı orta yolu izlemektir.

Bu durum sadece o (âlimlere) mahsus değildir bilakis din ve ilim ehlinden bazı taifelerde bu duruma düşebilir. Allah (azze ve celle) bütün mü’min kullarının iyiliklerini kabul eder ve kötülüklerini bağışlar. Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma!” (Haşr sûresi 10. Ayet meali).

Şu hususta şüphe yoktur: Her kim dini ve hak olanı Rasûlullah’ın yolu üzere aramak için çabalasa ve bazı hususlarda hataya düşse Allah o kimsenin hatası bağışlar. Nebisinin ve müminlerin şu duasına icabet etmesi bu (mağfireti) kesinleştirmektedir.

Allah (azze ve celle) şöyle buyurmaktadır: “Ey Rabbimiz unuttuğumuz ve hata ettiğimiz hususlarda bizleri sorumlu tutma” (Bakara sûresi, 286. ayet meali).

İnsafsızlığı gerektiren sebepler çoktur: Haset, taassup, cahillik, kör taklit, heva (nefse tabi olmak), dostlara düşmanlık beslemek bunlardan sadece bir kaçıdır.

İnsafsızlıktan korunmanın da bazı sebepleri vardır:

  • Allaha karşı takvalı olmak ve ondan korkmak,
  • Müslümanların ırzı hususunda çekimser davranmak,
  • İnsafsızlığın tehlikesini bilmek,
  • Meseleleri ve sözleri ince bir şekilde araştırmak,
  • Sözün nispet edildiği kişi o sözü gerçekten söyleyip söylemediğine, söylediyse hangi manada söylediğine bakmak. Belki bir tevili olabilir ya da cahilliğinden söylemiştir doğruyu öğretmek gerekebilir,
  • Müslümanlar arasında nasihat şuurunu yaymak,
  • Birine hüküm vermeden önce ona nasihat etmek. Nasihat edildikten sonra kişi yüz çevirirse bile en azından hak beyan edilmiş olur,
  • Cemaatimize, medresemize, görüşümüze muhalif olsa da sadece hak olana taassup etmek,
  • Allah’ın huzuruna çıktığımızda bizleri dünya hayatımızda yaptığımız ve söylediğimiz şeylerden dolayı hesaba çekeceğini hatırlamak,
  • İnsafsız olduğumuz takdirde üzerimizde Allah’ın öfkesinin ve cezasının vaki olacağını bilmek,

Ve bunların dışında bizleri insafsızlıktan koruyacak diğer sebepler.

Zulüm etmekten büyük bir ciddiyetle sakınmamız gerekir.

Müslim sahihinde Ebu Zer (radiyallahu anh)’dan rivayet ettiği bir hadiste Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi: “Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor: Ey kullarım ben zulmü kendime haram kıldım ve sizin aranızda da haram kıldım bunun için zulüm etmeyin”.

Müslim’in sahihinde Cabir bin Abdullah (radiyallahu anh)’dan gelen bir rivayette Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Zulümden sakının çünkü zulüm kıyamet gününde karanlıklara vesile olur”.

Yüce Allah’tan, yüce arşın Rabbinden bizleri; zulümden korumasını, bütün insanlara ve muhaliflere karşı insafa muvaffak kılmasını, kıyamet gününde boynumuzda özellikle Müslümana zulüm etme günahını bulundurmamasını istiyorum.

Yüce Allah’tan, yüce arşın Rabbinden bizlere; geniş rahmetiyle rahmet etmesini, bizi ve imanda bizden önce olan kardeşlerimizi bağışlamasını, kalbimizde iman edenlere karşı kin ve nefret bulundurmamasını dilerim. Muhakkak ki, O çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.

Davamızın sonu âlemlerin Rabbine hamd etmektir.

18 May, 2023 Şeyh Hâlid Bin Ömer Batarfi
Etiketler: Adalet, insaf, adım